Dünyanın büyük beyin cerrahlarından Gazi Yaşargil’in, hiç cep telefonu kullanmadığını ve yakınlarına da kullanmamalarını tavsiye ettiğini duymuştum.
Yıllarca önce uyarmıştı.
Demek ki bir bildiği varmış.
Şimdi dünyanın birçok ülkesinden aynı anda araştırma sonuçları geliyor ve cep telefonunun beyin kanseri riskini artırdığını söylüyorlar.
Böyle şeylerin etkisi zaman içinde ortaya çıktığı için uzmanlar durumu “sigara ve asbeste” benzetiyor.
Bazı doktorlar, cep telefonunun yasaklanacağını duyuruyor.
Çünkü telefon kullanan 3 milyar kişinin hayatı risk altındaymış.
Ama biz biliyoruz ki bu uyarılara rağmen herkes cep telefonu kullanmaya devam edecek ve insanlık kaderine doğru yürüyecek.
***
İyi ama ne yapalım?
Hayatımıza bunca girmiş olan cep telefonlarından nasıl kurtulalım?
Doğrusu bu, pek mümkün görünmüyor.
Ayrıca bir tek cep telefonu değil ki tehlikeli olan.
Domates yiyoruz; ilaçlı ve hormonlu diyorlar, yani kanserojen.
Kiraz da öyle, çilek de, elma da!
Yediğimiz içtiğimiz her şeyin zehirli olduğu iddiaları dolaşıyor ortalıkta.
Almanya’da kadınlar “Kurtlu elmalarımızı geri verin!” diye yürüyüş yaptı geçenlerde.
Elmalar öyle süreçlerden geçiriliyor ki içinde kurt bile yaşayamadığı için aylarca pırıl pırıl kalıyor.
İçtiğimiz su, plastik pet şişelerde.
Bu şişeleri de buzluğa koymayın ya da arabada bırakmayın diyorlar.
Isı plastikte değişikliklere yol açıyor, bazı elementler suya geçiyormuş.
Evlerde kablosuz internet ya da telefon kullanmak da kanser yaparmış.
Bu kadar korku arasında herkes ne yapacağını şaşırdı.
Tam bir korku çağı yaşıyoruz.
İnsanoğlu bu kadar hızlı teknolojik gelişmeye uyum sağlayamıyor.
Ne yapalım, bilmiyorum.
Hep birlikte, ıssız koylara balık tutmaya mı gidelim.
Issız koy kaldıysa tabii.